Oldukça oldukca eskiden tarla faresi ile şehir faresi dost olmuş. İkisi birbirlerini oldukca severmiş. Aralarında güzel bir dostluk kurulmuş. Şehir faresi sık sık tarla faresini ziyaret edermiş. Beraber kırlarda güle oynaya zaman geçirirlermiş. Diledikleri kadar koşar, zıplar, yuvarlanırlarmış…
Bigün Şehir faresi arkadaşını yemeğe çağrı etmiş. -Bu akşam bizlere gel. Sana güzel bir sofra hazırlayayım. Azıcık miden bayram etsin, demiş. Bu davete tarla faresi oldukca sevinmiş. Yiyeceği yemeklerin hayalini kurmaya başlamış. Tüm gece rüyasında peynirler, tatlılar, pastalar görmüş. Ayrıca Şehir faresinin evinde bir telaş bir telaş… Çeşit çeşit yiyecekler, pastalar hazırlanmış. Tüm gün koşturup durmuş. Akşam tarla faresi kalkıp gelmiş. Bakmış, masanın üstü çeşit çeşit yiyeceklerle dolu. Masada hiçbir şey noksan değilmiş. Derhal sofraya oturmuşlar. Ziyafet neşeli başlamış.
Tarla faresi ilkin pastadan bir lokma alacakmış. Tam çatalını uzatmış, dışarıdan sesler gelmiş. Şehir faresi derhal deliğine firar etmiş. Arkasından da tarla faresi kendini zor atmış deliğe. Korkudan kalpleri küt küt atıyormuş. Tarla faresi sormuş: -Evin kedisi olabilir mi? Şehir faresi yanıt vermiş: -Sanırım onun gürültüsüydü. Tekrardan sofraya oturmuşlar. Fakat artık neşeleri firar etmiş, tedirgin olmuşlar. Tarla faresi bu kez çatalını böreğe uzatmış. Tam lokmayı ağzına atacakmış, gene sesler işitmişler.Apar topar ikisi de kendilerini deliğe atmış. Yüzleri korkudan sapsarı olmuş.
Korkudan tir tir titriyorlarmış. Tarla faresi sormuş: -Evin hanımı olabilir mi? Şehir faresi cevaplamış: -Bir ihtimal odur bilemem. Sesler kesilince delikten çıkmışlar. Şehir faresi: -Kusura bakma. Kimi zaman bu şekilde şeyler oluyor. Haydi yemeğimize devam edelim, demiş. Tarla faresi: -Bu kadar yeter! Korku içinde yiyecek istemem, demiş. Yarın sen bana gel. Kuru ekmek yeriz bir ihtimal fakat kimse de bizi korkutamaz.
Jean de La Fontaine Tercüme: Gökyüzü Aydın Mutlu Yayıncılık, Ocak 1998 – İstanbul
Yorum 0