Çok eski zamanlarda, büyük bir ülkenin, zengin bir kralı vardı.
Kral, günün birinde çaresi bulanamayan bir hastalığa yakalandı. Doktorlar, kralı iyileştirmeyi başaramamıştı.
“Kralın derdi nedir?” diye sorduklarında, sarayın yaşlı bilgesi:
“Sevgili kralımızı bu amansız hastalıktan kurtaracak tek bir çare var. O da nerede olduğu bilinmeyen büyülü çeşmenin suyudur. Bilinmeyen ülkenin büyülü çeşmesinden bir sürahi su getirilmeli. Şifalı su kralımıza içirilirse bütün ağrıları, acıları biter. ” dedi.
Bütün saray görevlileri, dört bir yanda bilinmez ülkeyi aramaya çıktı. Ama bilinmeyen ülke de büyülü çeşme de bir türlü bulunamamıştı. Buna kralın üç sevgili oğlu pek üzüldü.
Büyük oğul:
“Aklım ve bilgimle büyülü çeşmeyi ancak ben bulabilirim.” diyerek, bilinmeyen ülkeyi aramak için babasından izin aldı. Kral babasına sevgisini kanıtlama fırsatı yakaladığına çok sevindi.
Hazırlıkları tamamlayıp büyülü çeşmeyi aramak üzere yola çıktı. Heybesinde gümüş bir sürahi bulunan atını umutla sürdü.
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, yolu bir ormana düştü. Ormanın ortasında, prensin karşısına birdenbire yaşlı bir cüce çıkıverdi. Ürken at, cücenin yumuşacık sesiyle yatışmış:
“Böyle telâşla nereye gidiyorsunuz prensim, sorabilir miyim?”
Prens, yolunu kesip zaman kaybettiren cüceye çok öfkelendi.
“Bu seni ilgilendirmez. Çekil yolumdan. ” diye bağırdı.
Cüce, bu saygısızca yanıtı bir kral oğluna yakıştıramamıştı. Ona çok kızdı. Ceza olarak prensi, ormanın dönüşsüz yoluna gönderdi. Büyük prens, ormanın derinliğinde kaybolup gitti.
Aradan epeyce zaman geçti. Prensin saraya dönmeyişi, hasta kralı çok üzdü. Ama kralın ortanca oğlu, ağabeyine babası kadar üzülmedi. Ağabeyinin büyülü çeşmeden su getirmeyi başaramayıp kayboluşuna sevindi bile.
Büyülü çeşmeyi bulup suyu kendi getirirse kendisinin tahta geçip kral olabileceğini düşündü.
Babasına:
“Ağabeyimin büyülü çeşmeyi bulup iyileşmenizi sağlayacak suyu getiremeyişine çok üzülüyorum. İzin verirseniz, büyülü çeşmeyi bulup size şifalı suyu ben getirmek istiyorum. ” dedi.
Kral, ortanca prense istediği izni verdi. O da ağabeyi gibi, atının terkisine bir gümüş sürahi bağlayarak yola çıktı. Atını son hızla, durup dinlenmeden koşturdu.
Tam ormanın ortasındaki yol ayrımına gelmişti ki onun önüne de yaşlı cüce çıktı.
Cüce, ortanca prense:
“Günaydın prensim. Böyle telâşla nereye gidiyorsunuz acaba, sorabilir miyim?” dedi. Atını ürküten cüceye kızmış olan prens, “Sana ne? Çekil yolumdan. Seni ilgilendirmeyen işlere de karışma! dedi.
Ortanca prensin verdiği yanıt cüceyi kızdırdı. Cüce, onun da ağabeyi gibi, ormanın derinliğinde kaybolmasını sağladı.
Aradan günler geçti, ama ortanca prens de saraya dönmedi. İki oğlunun acısı kralın hastalığını artırdı.
Herkes onun öleceğine inanıyordu. Kralın üçüncü oğlu küçük prens, bu duruma dayanamadı.
Hasta kralın yatak odasına gitti. “Sevgili babacığım, iki ağabeyimi de büyülü çeşmeyi de bulup sizi üzüntülerinizden kurtarmak istiyorum. Bir de benim şansımı denememe lütfen izin veriniz. ”
dedi. Hasta kral, küçük prensin isteğine de boyun eğdi. Küçük prens, atının terkisine asılı gümüş bir sürahiyle saraydan ayrıldı. İki ağabeyini, bilinmeyen ülkeyi ve büyülü çeşmeyi bulmak için atını fırtına gibi sürdü. Kısa sürede uzun yollar aldı.
Ormanın ortasındaki kavşakta, cüceyle karşılaşıncaya dek atın hızını kesmedi. Cüce:
“Günaydın küçük prens. Böyle yıldırım hızıyla nereye gidiyorsunuz?” dedi.
Küçük prens, cüceye:
“Babam çok hasta. Büyülü çeşmeden ona bir sürahi şifalı su almak için, bilinmeyen ülkeyi bulmaya gidiyorum. Büyülü çeşmeden babama su getirmeye giden büyük ve ortanca ağabeylerim geri dönmediler. Onları da bulup saraya götüreceğim. ” dedi.
Cüce, küçük prensin kibar davranışından çok etkilendi:
“Sayın prensim. Bilinmeyen ülkenin sınırları, bu ormanın sonunda başlar. Şu yolun bittiği yerde, bilinmeyen ülkenin bir şatosu vardır. Büyülü çeşme işte o şatonun arkasındadır. ” dedi.
Sonra da torbasından çıkardığı bir iğne ile üç somun ekmeği prense verdi. Cüce, küçük prense:
“Şatonun kapısın ancak bu büyülü iğneyi dokundurarak açabilirsiniz. Karşınıza üç tane aç aslan çıkacak. Hiç korkmayınız. Bu üç ekmeği üç aslana verirseniz, avluya geçmenize ses çıkarmazlar. Yolunuz açık olsun. ” dedi.
Prens, uçarcasına ormanın sonundaki şatoya vardı. Cücenin verdiği iğneyle dokununca büyük demir kapı hemen açıldı. Prensin karşısına üç kocaman aslan çıktı. Heybesindeki ekmekleri önlerine koyduğunda aslanlar, kuzu gibi uysallaştı.
Prens, büyülü çeşmeyi bir an önce bulmak için aslanların yanından hızla ayrıldı. Tam bu sırada, karşısına dünyalar güzeli bir genç kız çıktı. Bu, büyülü çeşme şatosunun prensesiydi.
Prenses:
“Yardımcı olabilir miyim?” diye sordu. Küçük prens:
“Büyülü çeşmeyi arıyorum. Babam için bir sürahi su alacaktım da. ” dedi.
Prenses:
“Öyleyse benimle gelin. ” diyerek yol gösterdi.
Prens, atıyla birlikte güzel prensesi izledi. Büyülü çeşmenin bulunduğu yere çabucak ulaştılar. Prens, gümüş sürahiyi şifalı suyla doldurdu. Prenses:
“Başka bir isteğiniz var mıydı sayın prens?” diye sordu.
Prens, başka fırsat bulamayacağını düşünüp cesaretle:
“Sizinle. . . Evlenmek istiyorum. ” dedi.
Prenses gülümsedi. O da küçük prensi görür görmez beğendi. Ama onunla evlenmek için bir koşulu vardı:
“Önerinize teşekkür ederim. Ancak, benimle evlenme isteğiniz, bir yıl sonra gerçekleşebilir. Bir yıl sonra şatoya şu altın yoldan geldiğinizde, bu konuyu görüşeceğiz. ” dedi.
Küçük prens, prenses tarafından anlayışla karşılanmasına çok sevindi. Bir yıl sonra görüşmek üzere prensesle vedalaşıp atına atladı. Sürahideki şifalı suyu çabucak babasına yetiştirmek için atını hızla sürdü. Aynı kavşakta yaşlı cüce yine önüne çıktı. Küçük prens, büyülü çeşmeyi bulmasını sağladığı için ona teşekkür etti. Sonra da ağabeylerini bulmasına yardımcı olmasını rica etti.
Cüce:
“Onları, kabalık ve kötü kalpliliklerinden dolayı cezalandırdım. Ama şimdi onları, sen istediğin için karanlıklardan kurtaracağım. * dedi.
Cüce sözünü tuttu. Büyük ve ortanca prensler, göz açıp kapayıncaya dek küçük prensin yanına geldiler.
Büyülü çeşmeyi bulma başarısı, küçük prensin kral olmasını sağlayabilirdi. Saraya doğru at koştururken iki ağabey, hep bunu düşünüyordu.
Sonunda, küçük prensin başarısını önlemeye karar verdiler. Bir mola anında, küçük prens uyurken, ağabeyleri bir plân yaptılar. Onun şifalı su dolu gümüş sürahisini, dereden su doldurdukları bir gümüş sürahiyle değiştirdiler.
Saraya geldiklerinde kral, üç oğlunu da karşısında görünce çok sevindi.
Küçük prens:
“Babacığım, yalnız ağabeylerimi değil, büyülü çeşmeyi de buldum. Bu sürahi şifalı suyla dolu. Lütfen içip iyileşiniz.” diyerek babasına sundu.
Kral, küçük prensin sürahisindeki sudan, ancak bir yudum içebildi. Yatağından öfkeyle doğruldu.
“Bu ne biçim şifalı su! İçilemeyecek kadar kötü bir tadı var! Üstelik hiçbir iyilik de hissetmiyorum! Sen beni kandırıyor musun?” diyerek küçük prensi azarladı. Bunun üzerine, büyük ve ortanca prensler:
“Babacığım, asıl büyülü çeşmeyi biz bulduk. İşte şifalı su da bu sürahide. Lütfen içiniz, bir an önce iyileşmenizi istiyoruz. ” dediler.
Yaşlı kral, ikinci sürahideki suyu içer içmez iyileşip ayağa kalktı. Küçük prense:
“Sen beni aldatmaya çalıştın. Ağabeylerin sayesinde iyileşip sağlığıma kavuştum. Beni aldatmaya çalışan, yalancı bir çocuğu artık bu sarayda görmek istemiyorum!” diye bağırdı.
Saraydan kovulan küçük prensin uğradığı haksızlık bütün ülkede duyuldu. Küçük prensin başına gelenleri duyan büyülü çeşme prensesi, hemen harekete geçti. Prenses;
“Krala büyülü çeşmenin şifalı suyunu gerçekten getiren prensi, evlenmek için bekliyorum. O prens, büyülü şatoya altın yoldan gelip bana ulaşacaktır, haberini her tarafa yaydı.”
Bunu duyup yola düşen büyük ve ortanca prens, şatonun altın yolunu bulamadan döndüler. Saraydan uzaklarda yaşayan küçük prens, haberi duyunca hemen yola çıktı. Çok geçmeden altın yolu bulup şatoya ulaştı. Prensese kavuştuğunda, aradan tam bir yıl geçmişti. Evlenmeden önce, krala şifalı suyu bulup götürenin gerçekte küçük prens olduğunu kanıtlamak gerekiyordu. Birlikte ata binip şatodan ayrıldılar. Krala gerçeği anlatmak için saraya doğru rüzgâr gibi at sürdüler.
Kral, saraydan kovduğu küçük prensi karşısında görünce çok şaşırdı. Oğlunun yanındaki güzel prensesten, şifalı suyu getirenin kim olduğunu öğrendi.
Küçük kardeşlerini aldatan, kendisini yanıltan iki oğlunu cezalandırdı. Küçük prens ile prensesin de evlenmelerini kendisinden sonra ülkeyi yönetmelerini istedi.
Yorum 0