Bir zamanlar ormanların birinde annesiyle birlikte yaşayan üç küçük sevimli yavru keçi varmış. Bu keçiler annelerini pek sever, bir arada çok mutlu zamanlar geçirirlermiş. Sık sık ormanda kendi başlarına oyunlar oynayan bu keçileri bir gün uzaktan aç bir kurt görmüş. Kurdu fark eden yavru keçiler ve anneleri hemen yuvalarına kaçıp yuvalarına koşmuşlar. Sonunda kurttan kurtulduklarını düşünmüşler, oysa kurt onları sinsice takip etmiş ve bu sevimli keçilerin nerede yaşadıklarını öğrenmiş. Zaten anne keçi de yavrular da o kadar korkmuşlar ki gece olunca da korkuları geçmemiş ve bir türlü uyuyamamışlar. Kurt ya saldırırsa diye endişe ederlerken gece ilerleyince birbirlerine sıkıca sarılıp uykuya dalmışlar. Anne keçinin korkusu günlerce hiç dinmemiş. Hep kurdun onları takip ettiğini düşünüyor, uykuları kaçıyor, kurdun kendisi yokken yuvaya gelmesinden korkup yavruları bir an olsun yalnız bırakmıyormuş.
Günler geçip giderken kötü niyetli hain kurt ise onları izlemeye devam ediyormuş. Çok aç olduğu ve başka yerde yiyecek bulamadığı için dönüp dolaşıp keçilerin yuvasına geliyor, ancak anne keçi yavruların yanında olduğu için onlara yanaşamıyormuş. Ancak yeterince zaman geçtiğinde anne keçinin kendisini unutacağını biliyor, sabırla beklemeye devam ediyormuş. Aradan çok zaman geçmeden beklediği de olmuş, oyunlar geziler derken yavru keçiler kendisini takip eden kurt tehlikesini unutmuş.
Günlerden bir gün tüm yiyecekleri bittiği için anne keçi yavruları yuvada bırakarak yiyecek bir şeyler bakmaya gitmiş. Yuvadan ayrılırken aklı yavrularında kalsa da bu gezi biraz uzun ve zorlu geçeceği için onları yanına almak da istemiyormuş. Ayrılırken yavrulara sıkı sıkı kapıyı kilitlemelerini ve her ne olursa olsun, kim gelirse gelsin açmamalarını tembihleyerek oradan ayrılmış. Aradan birkaç dakika geçmiş, yavrular yuvada beklerken kapıyı biri çalmış. Yavrular annelerine verdikleri sözü hatırlayarak kapıyı açmamışlar, ancak kapıdan ‘Ben sizin annenizim, ben geldim, açın kapıyı’ diye bir ses gelmiş.
Yavrular ise kapının altından başlarını uzatıp bakmışlar, bir de ne görsünler, kurdun simsiyah tüylü ayakları! ‘Sana inanmıyoruz’ demişler, ‘Sen bizim annemiz değilsin!’. Durumu fark eden hain kurt hemen gitmiş bir yakındaki bir değirmene, ayaklarını un çuvallarına sokup geri gelmiş. Tekrar çalmış yavruların kapısını ve yeniden seslenmiş: ‘Açın kapıyı yavrularım, anneniz geldi.’ Kapının altından bembeyaz ayaklar gören yavrular bu defa inanmış ve kapıyı açmışlar.
Tam o anda atlamış kurt yavru keçilerin üzerine. Bir tane yavru saklanabilmiş ama diğer iki yavruyu kurt yutuvermiş. Çok geçmeden anne keçi eve gelmiş, olanları görünce başlamış üzüntü ve çaresizlik içinde ağlamaya. Tek başına kalan yavru keçi ise annesinin ağlamasını duyunca çıkmış saklandığı yerden, anlatmış tüm olan biteni. Anne keçi ümitlenmiş bir anda ‘İki yavruyu birden yutan bir kurt fazla uzağa gidemez.’ deyip geri düşmüş yollara. Çok geçmeden karşınıza çıkmış kurt, karnı şiş mi şiş halde bir ağacın altında yatıyormuş. Karnı o kadar doluymuş ki ne uyanması ne kımıldaması mümkün değilmiş. Anne keçi hemen karnını yarmış kurdun, yavrularını sağ salim çıkarmış oradan. Kurdun karnını ise taşlarla doldurup yeniden dikmiş. Uyanında su içmek için derenin kenarına giden kurt, karnındaki taşlarla birlikte dereyi boylamış. Yavru keçiler ve güzel anneleri ise bir ömür mutlulukla yaşamış.
Yorum 0