Keloğlan, Yılan, Köpek, Kedi ve Balık Hikayesi

Keloğlan'ın Yılan, Köpek, Kedi ve Balık ile birlikte başına gelenleri merak etmiyor musunuz? Haydi hep beraber okuyalım :)


O vakitlerde kapıların önlerinde masa gibi bir yer varmış. Oraya kim oturursa anlarlarmış ki o düğürcüdür. Padişah pencerenin önünde oturup çevreye bakarken görür ki bir koca nine geldi, düğürcü taşının üzerine oturdu. Padişah cariyelerine emredip koca nineyi köşke çıkarttırır:

“Eeee nine, ne buyruğun var, emret.”
“Padişahım, Allah yazmışsa ne diyebilirim. Fakat gel ki benim bir vaadim var, bunu yapacaksın.”
“Emret.”
“Benim konağımın gündoğu tarafında bir konak yaptıracaksın, aynı benimkine benzeyecek. Senin konak benim konağa gün ışığını bir buçuk saat geç salacak. O kadar süslü, o kadar büyük olacak.”

“Olur, yaptırırım.” deyip haneye gelir ve Keloğlan’a çıkışır:
“Ah dozdozu kel, kafana pisleyecekler. Sen bunları ne ile yaptıracaksın? Yemeye ekmek bulamıyorsun. Padişah kendisininki gibi bir köşk istiyor. Nerden alıp da yaptıracaksın?”

Akşam olunca annesini yatıran Keloğlan yüzüğü yalar, araplar gelir: “Yakalım mı, yıkalım mı?”

“Ne yakın, ne yıkın. Padişahın konağının gün doğu tarafında öyle bir saray yaptıracaksın ki padişahın konağından üç kat daha yüksek olacak. Annemle ben de en üst kata bulunacağız.”

Kötü yerlerde yatan ihtiyar kadın sabahleyin uyanır ki ne görsün. Nerdeyse göğe çıkmış:

“Ulan dozdozu kel, sen burayı niçin bu kadar yüksek yaptırdın. Allah belanı vermesin, ben buradan nasıl inip çıkacağım?”
Annesi bunların düşünürken Keloğlan seslenir:
“Anne, kalk git, bunu yaptık.”
Annesi tekrar gider, bunu padişahın huzuruna alırlar. Padişah der ki:
“Sarayı yaptırdınız, ikinci vaadim de var”
“O da neymiş?”
“Bizim sarayın orta katından senin yaptırdığın sarayın orta katına altın gümüşten bir köprü gerekli ki kızım gidip geldiği vakit güneş vurmasın. Ben çocuğumu zembillerde büyütüyorum.”

Keloğlan’ın annesi düşüne düşüne haneden içeri girer:
“Ah dozdozu kel, ağacı keresteyi mi belliyorsun ki” patpat” yaptırıverelim. Padişah senden altın gümüşten köprü istiyor. Bunu nedene alıp da yaptıracaksın?”

“Adam sen de, olur o işler. Hele sen bizim yemeğimizi getir hele.”

Yemeklerini yerler. Akşam olup da anası yatınca Keloğlan yeniden arapları çağırır:

“Böyle böyle bir köprü isterim!”

O gece köprü de kurulur. Padişah bakar ki bundan kurtuluş yok. Tutup büyük kızını buna verir. Düğünlerini yapıp bunları içeriye atarlar.
Yerler alınır, aradan bir müddet geçer. Karısı padişaha der ki:

“Gidip kızımızı görelim, onlar bize geldiler, şimdi sıra bizim.”
“Eee hanım ne götürelim? Zenginlik dersen bunlar bizden zengin, paraya ihtiyaçları yok. Bunlara ne armağan götürelim?”

Padişahın bir Arap kölesi varmış, onu götürmeye karar verirler.

“Bunu götürelim de, yer içer, kalkıp gelirken de “Enişte, bu Arap köle şimdiye kadar bize hizmet ediyordu. Bundan sonra da sana hizmet etsin.” der, bırakırız.”

Arap köle ile beraber gelirler. Yerler alınır, gitme zamanı gelince:

“Enişte, Arap köle şimdiye kadar bize hizmet etti, bundan sonra da sana hizmet etsin.” deyip Arap köleyi orada bırakırlar. Oysa Keloğlan’ın karısı ile Arap kölenin arası çok kıyakmış: sarayda padişahtan habersiz dalga geçerlermiş.
Arap köle hizmet etmekte olsun, Keloğlan da tazısıyla pisiğini alıp ava kuşa gidermiş.
Alıştığı için avcılığı bırakamamış.

Tepkinizi öğrenebilir miyiz?

Sevimli Sevimli
5
Sevimli
Üzüldüm Üzüldüm
20
Üzüldüm
Zekice Zekice
9
Zekice
Süper! Süper!
19
Süper!
Oyhşş Oyhşş
9
Oyhşş
Aman Tanrım! Aman Tanrım!
9
Aman Tanrım!
Hıh Hıh
31
Hıh
Şaşırdım Şaşırdım
14
Şaşırdım

Yorum 0

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Keloğlan, Yılan, Köpek, Kedi ve Balık Hikayesi

2 / 4Next