Bir zamanlar birbiri ile iyi geçinen bir kedi ile bir fare vardı. Bunlar öylesine iyi dostlardı ki, bir gün birlikte yaşamaya karar verdiler ve bir eve taşındılar.
O sırada mevsim yazdı ve yiyecek sıkıntıları yoktu. Ama ileriyi düşünen kedi, fareye:
— Şu anda evimizde her şeyimiz var. Yiyecek sıkıntımız yok. Ama geleceğimizi de düşünmeliyiz. Kış için hazırlık yapmalıyız, dedi.
Fare arkadaşına hak verdi. Kedi ile fare gidip bir tencere dolusu yağ satın aldılar.
Yağı nereye saklayacaklarını düşünürlerken, kedinin aklına hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir yer geldi. Bu yer kiliseydi.
İki arkadaş birlikte kiliseye gittiler. Hiç kimsenin dikkatini çekmeden tencereyi kilise çanının altına koydular. Daha sonra oradan uzaklaştılar.
Kedi, eve geldikten sonra arkadaşını kandırıp oraya gitmeye karar verdi.
Fareye:
— Bak fare, dün kız kardeşim bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Ben de ona, çocuğun isim babası olmaya söz verdim. Şimdi oraya gitmeliyim, dedi.
İyi kalpli fare, bu yalana hemen inandı ve kediye iyi yolculuklar diledi.
Kedi zaman kaybetmeden kiliseye gitti. Sessizce kilise çanının olduğu yere tırmandı. Tencere bıraktıkları gibi duruyordu.
Kedi, yağın üst kısmını yedi. Geri kalanını yine eski yerine koydu ve evinin yolunu tuttu.
Eve vardığında fare merakla sordu:
— Sevgili dostum kedi, söyle bakalım çocuğa ne ad koydun?
Kedi alaycı bir bakışla:
— Ona, “Üstü Yok” ismini koydum, dedi.
Fare, kedinin kendisiyle dalga geçtiğini anlamadan kediye:
— Bu ilginç bir isim, ama ilginç olduğu kadar da güzel, diyerek karşılık verdi.
Bir süre kedinin canı yağ istememişti. Ama aradan uzun bir zaman geçince, yine tenceredeki yağı düşünmeye başladı.
Bu kez, fareye başka bir yalan söyledi:
— Sevgili dostum fare, bu kez de ağabeyimin yeni doğan çocuğuna isim koymam istendi. Bu yüzden oraya gitmem gerekli.
Fare, kedinin bu yalanına da hemen inanmıştı. Onun gitmesine izin verdi.
Kedinin kiliseye ulaşması fazla zaman almadı. Hemen tencereyi buldu. Yağın bir kısmını daha yedi. Tencerenin dibinde bir miktar yağ bırakarak eve döndü. İyi kalpli fare, kediye tekrar, çocuğa ne isim verdiğini sordu. Kedinin yanıtı öncekinden daha da ilginçti:
— Çocuğa “Dipte Kaldı” ismini koydum, dedi.
Fare, bu sözlere yine bir anlam veremedi. Arkadaşını çok sevdiği için de onun hakkında kötü bir şey düşünemedi.
Kedi. yine bir önceki seferde olduğu gibi bir süre tenceredeki yağı hiç düşünmemişti. Fakat daha sonra kiliseye gidip biraz daha yağ yemeye karar verdi.
İyi kalpli fareye bir yalan daha söyledi:
— Sevgili arkadaşım fare, bu kez de ablam, yeni doğan çocuğuna isim koymam için beni çağırıyor.
Fare, yine hiç kuşkulanmadan kediye izin verdi. Kedi, doğruca kiliseye gitti ve tencerenin dibinde kalan yağı da yedi.
Eve dönünce fare, yine çocuğa ne isim koyduğunu sordu. Bu soruya:
— “Hepsi Bitti”, diyerek karşılık verdi.
Fare, yine kedinin söylediğine bir anlam verememişti.
Bu arada yaz bitmiş ve kış gelmişti. Fare, kiliseye sakladıkları bir tencere dolusu yağı anımsamış ve kediye birlikte gidip yağı almayı önermişti. Kedi bu öneriyi kabul etmiş ve ikisi birlikte yola koyulmuşlardı.
Kiliseye varınca hemen tencerenin saklı olduğu yere gittiler. Boş tencereyi gören fare şaşkına dönmüştü. Bir ara düşününce kedinin kendisine söylediği isimlerin ne anlama geldiğini anlamıştı.
Kediye dönerek:
— Sen çok kötü bir arkadaşsın. Benim hakkım olan yağıda yemişsin. Seni asla affetmeyeceğim, dedi ve doğruca kardeşinin evinin yolunu tuttu.
Kışı kardeşi ile geçiren fare, açlıktan ölmekten kurtulmuştu. Kedinin ise fareye anlattığı gibi kardeşleri yoktu. Tek dostu olan fareyi de kaybettiği için açlıktan öldü.
Kedi ile farenin öyküsü de bütün insanlara bir ders oldu.
Yorum 0