HOMEROS’UN MEZARINDA BİR GÜL
Doğunun bütün şarkılarında bülbülün güle olan aşkı yankılanır. Bu kanatlı şarkıcı, sessiz, yıldızlarla pırıl pırıl gecelerde, bu kokular saçan çiçeğe, bir serenat söyler. İzmir yakınlarında...
Andersen bir masalında, yatağın altına konmuş bir bezelye tanesinden rahatsız olarak sabaha kadar uyuyamayan prensesi anlatırken diğer bir masalında küçücük yaşına rağmen aç kalmamak için kibrit satarak çalışmak zorunda kalan ve soğuktan donarak ölen kibritçi kızı anlatmış, dönemin Avrupa’sındaki tüm çatışmaların, huzursuzlukların, kargaşaların kendince sebeplerini sorgulamıştır. Elbette tüm halk masallarında olduğu gibi iyi niyeti, hoşgörüyü, dayanışmayı, sevgiyi, emeği, fedakarlığı, sabrı yüceltmiş ve kendi özgün tarzını bu temellerde yeniden kurmuştur.
Doğunun bütün şarkılarında bülbülün güle olan aşkı yankılanır. Bu kanatlı şarkıcı, sessiz, yıldızlarla pırıl pırıl gecelerde, bu kokular saçan çiçeğe, bir serenat söyler. İzmir yakınlarında...
Bir vakitler kudretli bir kraliçe vardı. Bahçesinde yılın her mevsiminde, dünyanın her yerinde yetiştirilen en güzel çiçekler bulunurdu. Ama kraliçe en çok gülleri severdi. Bu...
Bayan farelerden yaşlıca biri, ziyafete katılmamış başka bir bayan fareye “Dünkü öğle yemeği çok mükellefti” dedi, şunları ilâve etti. “Ben fareler kralından itibaren yirmi birinci...
Vaktiyle çok yaşlı bir büyükanne varmış. Saçları kar beyaz, yüzü kırış kırışmış. Ama gördüğü güzellikler karşısında bir yıldız gibi ışıl ışıl parlayan, sıcak bakışlı güzel...
Bir gün ağaçlar “Bizim de bir kralımız olsun” demişler. Bunun için önce zeytin ağacına sormuşlar: – “Zeytin ağacı; bizim kralımız olur da bizi yönetir misin?”...
Evvel vakit içinde ötelerde büyük bir kentte iki minik çocuk varmış. Bunlar birbirleriyle arkadaşmış. Sadece birbirlerini kardeş şeklinde severlermiş. Adamın adı Kay, kızın adı Gerdaymış....