Bir zamanlar Efe ve İbikli Paşa adlı iki horoz varmış. Bunlar amca çocuklarıymış fakat birbirlerini asla sevmezlermiş. Onlar incir ağacı yüzünden devamlı tartışırlarmış. Bu incir ağacının oldukça tatlı ve sulu meyveleri varmış. İkisi de incirden yalnız kendisi yiyecek istiyor ötekinin yemesine izin vermiyormuş. Üstelik öteki tavuk ve horozları da ağaca yaklaştırmıyorlarmış.
İbikli Paşa ve Efe sabahtan akşama kadar incir ağacının dibinde oturmaya başlamışlar. Bu yüzden güzelim incirlerde ağaçta kalakalmış. Bigün Efe, İbikli Paşa’ya şu şekilde demiş:
“Bugün bu ağacın durumu belli olsun. Bu ağaç benim sakın yaklaşma tamam mı?”
İbikli Paşa:
“Nerden senin oluyormuş asıl o benim ağacım sen uzak dur demiş.” Böylece iki amca evladı münakaşaya başlamışlar. Onların sesini duyan öteki horoz, tavuk ve civcivlerde etraflarına toplanmışlar. Kavga ederken incir ağacından da bir fazlaca uzaklaşmışlar ve incir ağacını kollamayı da unutmuşlar. Sonunda Efe ve İbikli Paşa senin ağacın değil benim ağacım demekten bitkin düşmüşler ve çimenlerin üstüne uzanmışlar. Birden incir ağacı akıllarına gelmiş ve ağacın yanına koşa koşa gitmişler.
A a aaaa incir ağacına ne olmuş bu şekilde? Diye bağırmışlar. İncir ağacına nemi olmuş? Onlar senin ağacındı, benim ağacımdı diye tartıştıkları sırada öteki horozlar, tavuklar gelip tüm incirleri yemişler. Efe ve İbikli Paşa ağacın yanına oturup ah vah etmişler ve düşünmüşler. Efe keşke incirlerden beraber yiyip paylaşsaydık yazık o güzelim tatlı ve sulu incirlere demiş. İbikli Paşa da keşke fakat artık oldukça geç incirlerin hepsini yemişler demiş.
Fakat olsun en azından gel bundan sonrasında dost olalım, her şeyimizi paylaşalım, arkadaşlarımıza verelim demiş. İbikli Paşa; evet oldukça haklısın demiş ve özür dileyerek birbirlerine sarılıp kucaklaşmışlar, kanal ömürlerini dostça yaşamışlar.
Yorum 0