Bir zamanlar, çok uzaklardaki bir ülkede bir köy vardı. Bu köyde Mehmet isimli yakışıklı mı yakışıklı, akıllı mı akıllı bir genç yaşardı.
O sene köyde kıtlık oldu. Mehmet ve ailesi çok zor günler geçirdiler. Ailesinin bu durumuna dayanamayan Mehmet, şehre gidip para kazanmaya karar verdi.
Az gitti, uz gitti, dere tepe düz gitti ve sonunda şehre ulaştı. Mehmet’in şehirde hiç tanıdığı yoktu. Bu nedenle sığınacak bir yer aradı. Sonunda eski bir ev harabesi buldu. Geceyi orada geçirmeye karar verdi.
Tam uyumaya hazırlanırken omzunda bir el hissetti. Dönüp baktı. Karşısında aksakallı, yaşlı bir ihtiyar görünce önce biraz korktu. İhtiyar, Mehmet’e kendisini takip etmesini söyledi. Mehmet’in korkusu artık dağıldığından yaşlı adamı izledi.
Adam, harabelerin alt tarafına doğru inen bir merdivenden indi ve bir odaya girdi. Oda çok güzeldi. İçerde üstü yemek dolu bir masa ve hizmet eden bir de garson vardı.
Sabah olup da uyanınca Mehmet, yaşlı adamı yine karşısında gördü. Adam, Mehmet’e:
— Şimdiye dek gördüğüm en yürekli gençsin sen. Bu güne dek hiç kimse cesaret edip de buraya dek gelmemişti. Eğer üç gün boyunca ne olursa olsun bu odada kalmayı başarırsan bu ülkenin prensesini kurtarırsın, dedi ve göz açıp kapayıncaya kadar ortalıktan kayboldu.
Mehmet, önce olanlara bir anlam veremedi.
Daha sonra ihtiyarın sözünü dinlemeye karar verdi ve beklemeye koyuldu. Gece yarısına kadar her şey normaldi.
Mehmet de yemeğini bitirdi, yatağa yatmak üzereydi ki, işte tam bu sırada kapıdan içeri üç tane güçlü kuvvetli adam girdi. Mehmet, daha ne olduğunu anlayamadan adamlar onu dövmeye başladılar.
Mehmet, sabaha dek adamlardan dayak yedi. Sabah olduğunda adamlar gittiler. Mehmet kendini toparladı ve yaralarını iyileştirdi.
Gece yarısı olduğunda adamlar yine geldiler. Bir kez daha Mehmet’i evire çevire dövüp gittiler. Sabah olduğunda Mehmet yine yaralarını iyileştirdi ve beklemeye koyuldu.
Üçüncü gün odaya önceki günlerden daha fazla adam geldi. Bu kez Mehmet’i daha fazla dövdüler. Bu da Mehmet’i yıldırmaya yetmedi. Sabah olunca yaralarını iyileştirdi.
Mehmet, odada aksakallı ihtiyarın gelmesini beklerken odaya çok güzel bir kız geldi. Mehmet, kıza kim olduğunu ve o harabeler içinde ne yaptığını sordu.
Kız, kendisinin o ülkenin prensesi olduğunu, kötü kalpli büyücünün kendisini oraya kaçırdığını ve büyü yaptığını söyledi.
Mehmet ise kıza:
— Ben bu odada üç gün kalmayı başararak büyüyü bozdum. İstersen artık gidebilirsin, dedi.
Bu sözler prensesi çok mutlu etti. Prenses Mehmet’e kendisini kötü kalpli bir büyücü olan aksakallı ihtiyarın elinden kurtardığı için çok teşekkür etti.
Mehmet ise prensese:
— Prensesim, sizden çok hoşlandım. Sizinle evlenebilmek için her şeyi yapabilirim, dedi.
Bu sözler prensesi utandırdı. Mehmet’e:
— Sevgili Mehmet, ben de senden hoşlandım. Seninle evlenmek isterim. Fakat bunu bir de babama sormalıyız. Ancak o uygun görürse evlenebiliriz diyerek karşılık verdi.
Bunun üzerine iki sevgili sarayın yolunu tuttular.
Yorum 0