Seneler seneler ilkin İç Anadolu’nun bir şehrinde güzel bir lise kazandım. Lise ufak, şirin; 300 ü geçmeyen nüfusu ile tam bir eğitim yuvası. Tercih listeme 10 15 tane değişik kent yazmışım, ondalık puanlarla orası gelmiş tamamen talih. RB de babasının işi sebebiyle oraya gelmiş, buluşmuşuz.
Lisenin başlamasından bir süre sonrasında RB’yi görüyorum. Oldukca narin, nahif, çıtı pıtı bir kız. Asla elektriğe çarpıldınız mı? Ilkin bir ses duyarsınız, sonrasında her yer bir anlığına bembeyaz olur, başınız dönmeye adım atar. Durumdan kurtulmaya çalışırsınız fakat kurtulamazsınız ( küçükken çarpılmıştım oradan biliyorum.). İşte aynen bu şekilde, onu görünce çarpılmışa döndüm.
İlk göz temasımızda onunda bir şeyler hissettiğini anlamış olacağım ki derhal faceden yazdım. O zamanlar feysbuk oldukca popüler. En sonunda numarasını da aldım. SMS var o zamanlar. Şimdiki benzer biçimde değil, gönderdiğin mesajın geri gelmesini 1 2 dk bekliyorsun. Sabahlara kadar mesajlaşıyoruz. Fakat karşı karşıya oldukca zaman geçiremiyoruz, ikimiz de oldukca utanıyoruz. Tam liseli ergenleriz. 2 ay çıkıyoruz, okul kapanıyor ve ayrılıyoruz. İlk aşkım, hayatımın aşkı ile ilk dönemimiz bu kadar. Ondan sonra 3 yıl yan yana sınıflarda okuyoruz fakat birbirimizi görmezlikten geliyoruz.
Lise bittiğinde devasa yükseklikte puan alıyorum. Türkiye’nin en iyi üniversitesinden birinde, en iyi bölümlerden birini kazanıyorum. RB ise gittiği kısmı beğenmemiş, yurt haricinde okumaya karar vermiş. Yurt dışındaki okulun imtihanlarına hazırlanıyormuş, bunu bir halde öğrendim. Yarim yaban ellere mi gidecek diye paniğe kapılıp yine görüşmek isterim.4 yıl aradan sonrasında… Bir akşam buluştuğumuzda yanında ellerim titriyor. O denli özlemişiz ki birbirimizi derhal o gece yine sevgili oluyoruz.
Fakat gene bir türlü istediğimiz benzer biçimde gitmiyor. Aileyle ilgili problemlerden dolayı, yaşam tarzlarımızın farklılığından dolayı, yurt dışına gidecek olmasından dolayı devamlı kavga ediyoruz gene bir tek 2 ay sonrasında ayrılıyoruz ve RB Avusturya’ya gidiyor.
Üniversiteyi bitiriyorum. Fakülteden tanıştığım bir kız dostum var. Okul bittikten sonrasında hakim oluyor. Muhteşem bir kariyere haiz, geleceği parlak. Ben imtihanı kazanamadığım için hala işsizim. Onunla nişan hazırlıklarına başlıyoruz. Tamamen mantıki düşünüyorum. Kariyer, para hesapları yapıyorum derken ben ne yapıyorum diye kafama dank ediyor. Ben RSB’ den başka biriyle evlenemem. Ve her şeyi bırakıyorum.
RB ile yine barışmaya karar veriyorum. Yalnız son ayrıldığımızda o denli oldukca kavga ettik ki son olarak benden nefret ettiğini söylüyordu. Hakikaten de o denli dobra bir kızdı ki hissettiği her şeyi söylerdi, kesinlikle benden nefret ediyordu. Bir ihtimal şimdiden aramış olduğu avrupai adam tipini bulmuştu. Bir halde numarasına ulaşıyorum. Mesajda görüşmek istediğimi söylüyorum yanıt yok. Son olarak mühim bir şey oldu diyorum, tamam Türkiye’ye geldiğimde görüşelim diyor. Bir buluşma günü ayarlıyoruz. İlk tanışmamızdan tam 9 yıl sonrasında…
Şimdi öyleki ben seninle barışmak isterim desem dalga mı geçiyorsun der asla kabul etmez. Onu etkileyecek şok edecek öyleki bir şey yapmalıyım ki, oldukca etkilensin ve barışsın.
Planımı kuruyorum: Evlenme teklif edeceğim. Ben işsizim, o okuyor(üstelik yurt haricinde), aileyle ilgili problemlerimiz var, RB’de evliliğe karşı bir insan doğrusu kabul etmesi olanaksız. Kabul edemeyecek fakat yaa demek sen benim hakkımda bu kadar ciddi düşünüyorsun diyecek ve yine barışacağız. Plan bu.
Buluşacağımız gün yaklaştıkça beni bir korku sarıyor. Ya evlenme teklifini duyunca delirir, verdiğim çiçeği kafama atarsa. Sinirlendi mi önünü almam mümkün değil. Her neyse diyorum risk almaktan başka umar yok.
Gideceğimiz yer ailelerimizin olduğu, liseyi okuduğumuz yerin en lüks mekanı. Ben korkumdan dolayı işleri o denli salla pati yapıyorum ki iptal olsun şu buluşma da bu saçma planı rafa kaldırayım diye düşünüyorum. Rezervasyon bile yaptırmıyorum kapıdan geri çevirsinler diye. RB’ yi almaya gideceğim fakat fakirim, işsizim. Otomobil lazım sonuçta evlenme teklif edeceğim kızı dolmuşla mekana götüremem. Otomobilini en vermeyecek, en pinti arkadaşımı arıyorum. Adam o gün eli açıklıkta zirvesini yaşıyor, senin olsun kardeşim diyor hatta dur ben getiririm arabayı diyor kapımın önüne koyuyor. Ekip elbisemi giyiyorum atlıyorum otomobile. Ehliyetim var fakat daha ilkin asla otomobil kullanmadım. Birkaç kere stop etsem de hevesim kırılsa isterim, yok trafikte akıyorum. Hiçbir aksilik yok. Şehrin merkezinde park yeri bile buluyorum. RB’ yi evinin önünden alıyorum. Gene oldukca heyecanlı bir an. Dilim tutuluyor azca sonrasında ilk aşkıma evlenme teklifi edeceğim. Onun kapısını açıyorum, ooo beyefendi oldukca kibarsınız hayırdır diyor. Anlamış oldu mı yoksa? Yok bunu anlaması olanaksız tahmin edilebilecek bir şey değil. Mekana gidiyoruz. 4 senedir görmediğim ilk aşkımdan gözlerimi alamıyorum. O denli fakirim ki yüzük bile alamamışım.
Büyük an geliyor. RB seninle bir şey konuşmamız lazım diyorum ve ekliyorum;
” RB bu kadar yıl geçti. Her gece fakat her gece aklımda olan sendin. Her gece seni düşündüm. Kimi zaman birkaç saniye kimi zaman sabahlara kadar, kimi zaman ağlayarak kimi zaman gülümseyerek, kimi zaman sana nefret duyarak kimi zaman sana şükranlarımı sunarak, kimi zaman başka bayanlar varken kimi zaman senden başkasının olamayacağını düşünerek. Artık düşünmekten yoruldum. Evlenelim, yanımda ol düşünecek bir şeyim kalmasın.”
İlk an birazcık duraksadı. Gözleri hafifçe nemlenmişti. İlk söylediği şey. Evlenelim oldu. Iyi mi? Kabul etmişti. Ne diyeceğimi bilemedim. Planın bu şekilde biteceğini asla düşünmemiştim. İşsizdim, param yoktu, birlikte yaşamamıza olanak yoktu. O hafta işlemleri başlattık. İki hafta sonrasında resmen evliydik. Evlendikten sonrasında Avusturya’ya yine gitti. 1 yıl sonrasında Türkiye’ye geçiş yapmış oldu. Evimizi birlikte kurduk. Bu kadar güzelliği hak etmek için ben ne yaptım?
Yorum 0