Bir zamanlar köyün birinde yaşayan çok huysuz ve yaşlı bir adam varmış. Bu huysuz ihtiyar hep yalnız kalmak ister, yolda gördüğü kimselere de selam vermezmiş. Markete gider, kimseyle sohbet etmeden evine döner, kimseyi de evine davet etmezmiş. İhtiyar adam en çok da çocuklardan kaçar, onları gördüğü yerde kızar bağırır, çocukların bahçesinden meyve toplamasına bile izin vermezmiş.
Bir gün sabah erken saatlerinde bahçesinden gelen gürültüye uyanan huysuz ihtiyar, köyün çocuklarının ağaçlardan meyve topladığını görmüş. Köyün minikleri bir araya gelmiş, ihtiyarın bahçesinden armutlar, erikler topluyormuş. Onları gören huysuz ihtiyar hemen bastonunu da alıp bahçeye fırlamış ve herkesi oradan kovmuş. Bu duruma çok sinirlenmiş ve çocukları ne zaman gelseler kovalamaktan hiç vazgeçmemiş.
Aradan biraz zaman geçince ihtiyar adam hastalanıp yatağa düşmüş. Artık işlerini yapacak gücü olmadığından tüm gün öylece yatıyor, yemeğini bile yapamıyormuş. Bahçeye girip meyve toplamaya kalkışan çocuklar ise ihtiyarın çıkıp onlara kızmadığını gördükçe iyiden iyiye merak etmeye, telaşlanmaya başlamışlar. En sonunda çocuklar birleşip bir cesaretle yaşlı adamın kapısını çalmışlar ama kimse onlara kapıyı açmamış. Çocuklardan biri açık kalan pencereden ihtiyar adamın içeride yattığını görmüş ve arkadaşlarına da söyleyip camdan içeri girmiş.
Çocuklar korkuyla ihtiyarın başına dikilip ona sesleniyor, ancak hiçbir cevap alamıyorlarmış. Çocuklardan biri ihtiyarın alnına dokunmuş ve ‘Amcanın çok ateşi var, hemen birilerine haber vermeliyiz’’ demiş. Çocuklar hemen evden dışarı çıkıp annelerine durumu anlatmışlar. Köylüler birleşip doktor çağırmaya gitmiş, sonra da ihtiyarı hastaneye götürmüşler.
Bir aile ihtiyara hemen iyileşmesi için ilaçlar vermiş, bir aile ise ona leziz mi leziz çorbalar yapmışlar. Bir başka aile ihtiyarın evini temizlemiş, bir diğeri ise ihtiyarın üstünü başını giydirmişler. El birliğiyle ihtiyarı iyileştiren ve evini derleyip toplayan ailelerin yardımıyla ihtiyar adam kısa sürede gözlerini açıp kendine gelmiş. Başucunda duran çocukları görür görmez ‘Bana ne oldu, siz burada ne arıyorsunuz?’’ diye sormuş. İhtiyara yardım aileler de oradaymış ve ona çocukların kendisini nasıl bulduğunu, hep birlikte onu nasıl iyileştirdiklerini anlatmışlar.
Olanları dinleyen ihtiyar çok duygulanmış. Hem çocukları kovaladığı hem de çarşıda pazarda kimseye selam vermediği için çok utanmış. Herkesten tek tek özür dilemiş. Çocuklara da bahçesindeki bütün meyveleri toplayıp afiyetle yemelerini söylemiş. Kısa sürede iyileşip ayağa kalkan ihtiyar, artık köylülerle her gün selamlaşıyor, herkesle sohbetler ediyor, hiç yalnız kalmıyormuş.
Yorum 0